Giriş: “Bağlanma” Sözcüğünün İki Düzlemde Dolaşımı
“Bağlanma” terimi gündelik dilde ve popüler uygulamalarda sıklıkla ilişki yakınlığına, duygusal “düşkünlüğe” ya da genel bir ilişki bağının varlığına işaret eden geniş bir kavram olarak kullanılmaktadır; buna karşın psikolojide (özellikle Bowlby ve Ainsworth çizgisinde) bağlanma, belirli bir kuramsal çerçeveye, gelişimsel işlevlere ve gözlenebilir/derecelendirilebilir örüntülere dayanan teknik bir kavramdır (Ainsworth ve Bowlby, 1991; Bretherton, 1992; Kennedy ve Kennedy, 2004). Bu ikili dolaşım, kavramın tarihsel olarak klinik-psikodinamik düşünce ile genel psikoloji arasında köprü kuran özgün konumuyla da ilişkilidir: Bowlby, psikanalitik gelenek içinden gelmekle birlikte, çocuğun erken gelişimini sistematik gözlem ve gelişim psikolojisi kanıtlarıyla incelemeyi kuramının merkezine yerleştirmiştir (Ainsworth ve Bowlby, 1991; Crittenden, 1992). Ainsworth ise Bowlby’nin kuramsal iddialarını saha gözlemleri (Uganda; Baltimore) ve daha sonra standardize gözlemsel yöntemlerle (özellikle Strange Situation Procedure) ampirik olarak sınanabilir hale getirmiştir (Bonnett ve ark., 2021; Rosmalen ve ark., 2015).
Bu nedenle “bağlanma”nın gündelik kullanımındaki geniş ve normatif çağrışımlar ile Bowlby–Ainsworth geleneğindeki psikolojik anlamı arasındaki farkı tartışmak, yalnızca bir tanım ayrımı değil; aynı zamanda (i) kavramın hangi koşullarda ortaya çıktığı, (ii) hangi işlevleri yerine getirdiği ve (iii) nasıl ölçüldüğü/kanıtlandığı sorularına verilen farklı yanıtların ayrıştırılmasıdır (Bretherton, 1992; Rosmalen ve ark., 2015).
1. Gündelik Kullanım: Geniş, Metaforik ve Çoğu Zaman Normatif Bir “Yakınlık” Dili
Gündelik söylemde “bağlanma” çoğu zaman “ilişkinin iyi olması”, “yakın hissetmek” veya “güçlü bağ kurmak” gibi genel bir olumlu ilişkisellik göstergesi olarak dolaşıma girmektedir. Bu geniş kullanımın izleri, kavramın klinik/uygulamalı alanlara popüler bir etiket olarak taşınmasında da görülebilir: Toplum temelli ebeveynlik müdahaleleri, “bağlanma odaklı” bir program dili benimseyebilmekte; bu da “bağlanma”yı çoğu kez bir ebeveynlik ideali ya da ilişki niteliği çağrışımıyla sunabilmektedir (Bonnett ve ark., 2021). Benzer biçimde klinik pratikte bağlanma kuramı kavramsal olarak yaygın bilinse de, klinisyenlerin görüşme sırasında bağlanma süreçlerini her zaman açık biçimde formülasyonun merkezine almadığı; daha genel ilişki dili üzerinden ilerlediği vurgulanmaktadır (Johnson ve ark., 2022). Eğitim/öğretim bağlamında dahi bağlanma kavramı, öğrenci–eğitmen ittifakı gibi daha geniş bir ilişki güveni metaforu içinde kullanılabilmektedir (Kors ve ark., 2025).
Bu tür gündelik ve uygulamalı kullanımlarda kavram çoğunlukla (i) bağlanmanın gelişimsel işlevleri (tehdit altında yakınlık arama ve düzenleme), (ii) ayırt edici davranış örüntüleri ve (iii) ölçülebilir sınıflamalar gibi teknik içeriklerinden ayrıştırılarak, “iyi ilişki = bağlanma” biçiminde genelleştirilebilmektedir (Bonnett ve ark., 2021; Johnson ve ark., 2022; Kors ve ark., 2025). Oysa Bowlby ve Ainsworth perspektifinde bağlanma, her sıcak ilişkinin eşanlamlısı değil; belirli bağlamlarda (özellikle stres/ayrılık) etkinleşen bir düzenleyici sistem ve bu sisteme eşlik eden gözlenebilir stratejiler bütünü olarak kavramsallaştırılmıştır (Eilert ve Buchheim, 2023; Mikulincer, 1995). Dolayısıyla gündelik kullanımın kapsayıcı “yakınlık” dili ile psikolojik anlamın sistem-odaklı ve ölçülebilir yapılandırması arasında yapısal bir ayrım vardır (Kennedy ve Kennedy, 2004; Rosmalen ve ark., 2015).
2. Bowlby Perspektifi: Bağlanma Bir “İlişki Niteliği” Değil,
İşlevsel Bir Düzenleme Sistemidir
Bowlby’nin kuramsal katkısı, bağlanmayı erken yaşamda bakımverene yönelen ve özellikle ayrılık, kayıp, tehdit ve stres bağlamlarında belirginleşen bir sistem olarak ele almasıyla ilişkilidir; bu vurgu, kişilik gelişiminde ayrılık/kayıp/travma olaylarına atfedilen anlamın klinik önemine dikkat çeken bir çerçeveyi de beraberinde getirir (Johnson ve ark., 2022; Steele, 2015). Bowlby’nin yaklaşımı aynı zamanda, tarihsel olarak yetişkinlerin geriye dönük anlatılarına dayalı açıklamalardan farklı biçimde, çocuk gelişimini doğrudan inceleyen bir araştırma yönelimiyle karakterizedir (Ainsworth ve Bowlby, 1991; Bretherton, 1992). Bu yönelim, bağlanma kuramını hem genel psikolojiyle hem de klinik psikodinamik düşünceyle temas ettiren bir “bağlantı noktası” haline getirmiştir (Ainsworth ve Bowlby, 1991; Eilert ve Buchheim, 2023).
Bowlby’nin bağlanma kuramında merkezi kavramlardan biri içsel çalışma modelleridir. Bu modeller, erken sosyal/duygusal deneyimlerin, benlik ve bağlanma figürü temsillerinin nasıl kurulduğunu ve daha sonraki ilişkisel beklenti/düzenleme örüntülerini nasıl etkilediğini açıklamak üzere konumlanır (Bretherton, 1992; Eilert ve Buchheim, 2023). Bowlby’nin vurguladığı üzere, en erken yıllarda iletişim büyük ölçüde sözel-öncesi duygusal ifade ve onun alımlanması üzerinden kurulduğundan, benlik ve bağlanma figürüne ilişkin çalışma modellerinin temelleri bu duygusal bilgi üzerinden atılır (Eilert ve Buchheim, 2023). Bu çerçevede bağlanma, gündelik dildeki gibi yalnızca “yakın olma” anlamına indirgenemez; bilakis duygulanımın düzenlenmesi ve ilişkisel beklentilerin örgütlenmesiyle iç içe işleyen gelişimsel bir düzenleme mimarisi sunar (Crittenden, 1992; Eilert ve Buchheim, 2023).
Bowlby çizgisinin bir diğer ayırt edici yönü, bağlanmanın yaşam boyu etkileri düşünülse bile kuramsal çekirdeğin erken bakım ilişkilerindeki düzenleyici işleve dayanmasıdır (Crittenden, 1992; Steele, 2015). Crittenden’in bütünleştirici çerçevesi de bu süreklilik iddiasını, bebeklikte gelişen “prosedürel” benlik ve bağlanma figürü modellerinin yaşam boyu sürdüğü ve gündelik davranış düzenlemesinde çoğu zaman bilinç-öncesi düzeyde devreye girdiği fikri üzerinden açıklar (Crittenden, 1992). Böylece Bowlby’nin “bağlanma”sı, gündelik dildeki genel ilişki beğenisinden farklı olarak, temsil (model), düzenleme ve işlev kavramlarıyla teknik olarak örülmüş bir psikolojik yapıdır (Crittenden, 1992; Eilert ve Buchheim, 2023).
3. Ainsworth Perspektifi: Bağlanmanın Ampirikleştirilmesi—Duyarlılık ve “Strange Situation” ile Sınıflanabilir Örüntüler
Ainsworth’un özgün katkısı, Bowlby’nin kuramsal önermelerini sistematik gözlem ve standardize değerlendirme araçlarıyla sınanabilir hale getirmesidir (Bretherton, 1992; Rosmalen ve ark., 2015). Bowlby–Ainsworth ortaklığının etolojik yaklaşımı, kuramsal gelişimin yalnızca soyut kavramsallaştırma değil, aynı zamanda doğal bağlamlarda gözleme ve daha sonra laboratuvar benzeri düzeneklerde standart ölçüme yöneldiğini göstermektedir (Ainsworth ve Bowlby, 1991; Kors ve ark., 2025). Ainsworth’un Uganda ve Baltimore çalışmalarının Bowlby’nin kuramsal inşasına ampirik destek sağladığı özellikle vurgulanır (Ainsworth ve Bowlby, 1991; Rosmalen ve ark., 2015).3.1. Bakımveren Duyarlılığı (Maternal Sensitivity): Bağlanma Güvenliğine Giden Önemli Ama Tekil Olmayan Yol
Ainsworth’un “duyarlılık” (sensitivity) kavramı, bakımverenin bebeğin davranışsal ipuçlarını algılama, bunların anlamını çıkarma ve uygun biçimde yanıt verme kapasitesi olarak tanımlanmakta; Ainsworth’un çalışmaları bu duyarlılık ile çocukta bağlanma güvenliği arasında güçlü ilişkiler göstermiştir (Rosenblum ve ark., 2020). Bununla birlikte, duyarlılığın bağlanma güvenliğinin tek belirleyeni olmadığı; ancak önemli bir bakım faktörü olmaya devam ettiği de açıkça belirtilir (Rosenblum ve ark., 2020). Bu nokta, gündelik kullanımdaki “iyi ebeveynlik = bağlanma” türü indirgemelere karşı kuramsal bir düzeltme işlevi görür: Bowlby–Ainsworth çizgisinde bağlanma, normatif bir ebeveynlik etiketi değil; belli bakım örüntülerinin çocukta güvenlik düzenleme kapasitesiyle ilişkili olduğu, ancak çok etmenli bir gelişimsel sonuç alanıdır (Rosenblum ve ark., 2020; Steele, 2015).
3.2. Strange Situation Procedure (SSP): Bağlanmanın “Ölçülebilir” Hale Gelmesi
Ainsworth ve çalışma arkadaşlarının Strange Situation Procedure (SSP) ile sağladığı temel yenilik, bağlanma örüntülerinin ayrılık ve yeniden birleşme gibi stres artırıcı bağlamlarda gözlenerek sınıflanabilmesidir (Kennedy ve Kennedy, 2004; Rosmalen ve ark., 2015). Kennedy ve Kennedy’nin özetlediği biçimiyle Ainsworth ve Bell, SSP üzerinden bebekleri (i) güvenli (anneyi keşif için güvenli üs olarak kullanma ve ayrılık sonrası temas arama), (ii) kaygılı-kararsız/dirençli ve (iii) kaçıngan gibi sınıflara ayırmıştır (Kennedy ve Kennedy, 2004). Bu sınıflamalar, gündelik dildeki “çok bağlanmış/az bağlanmış” ikiliğinden farklı olarak, bağlanma davranışının kalitesine ve bağlam içindeki örgütlenişine odaklanır (Kennedy ve Kennedy, 2004; Rosmalen ve ark., 2015).
SSP’nin tarihsel kökenlerine ilişkin analizler, bu aracın ayırt ediciliğinin; Ainsworth’un Blatz ve Bowlby ile çalışma deneyimi, Uganda/Baltimore saha araştırmaları ve aracın kuramla güçlü bağlantısının birleşiminden kaynaklandığını; bu nedenle de gelişim psikolojisinde en yaygın kullanılan araçlardan biri haline geldiğini ileri sürmektedir (Rosmalen ve ark., 2015). Bu vurgu, Bowlby–Ainsworth perspektifinin “bağlanma”yı gündelik bir ilişki betimlemesinden ayıran temel ölçütü görünür kılar: Kavram, gözlenebilir örüntülerle tanımlanır ve belirli yöntemlerle değerlendirilebilir (Kennedy ve Kennedy, 2004; Rosmalen ve ark., 2015).
4. Gündelik Kullanım ile Psikolojik Anlam Arasındaki Temel Farklar (Bowlby–Ainsworth Odaklı)
Aşağıdaki farklar, “bağlanma”nın popüler/genel ilişki dili ile Bowlby–Ainsworth geleneğindeki teknik anlamı arasındaki ayrımı sistematikleştirir:
4.1. Kapsam ve İşlev: Genel Yakınlık mı, Stres Bağlamında Düzenleme mi?
Gündelik kullanımda bağlanma, çoğu kez genel bir yakınlık, sevgi veya ilişki sıcaklığı olarak düşünülürken; Bowlby–Ainsworth çizgisinde bağlanma, ayrılık/tehdit gibi durumlarda etkinleşen ve güvenliği/düzenlemeyi hedefleyen bir sistem olarak ele alınır (Kennedy ve Kennedy, 2004; Rosmalen ve ark., 2015). Bu nedenle psikolojik anlam, bağlanmayı yalnızca ilişkinin “varlığı” değil, duygulanım düzenleme ve güvenlik arayışıyla ilişkili işlevsel bir örgütlenme olarak kavramsallaştırır (Crittenden, 1992; Eilert ve Buchheim, 2023).
4.2. Kavramsal Mimari: “Bağ” Sözcüğü mü, İçsel Çalışma Modelleri mi?
Gündelik dilde bağlanma çoğu zaman açıklayıcı bir mekanizma sunmaksızın betimleyici bir etiket işlevi görür. Buna karşılık Bowlby’nin içsel çalışma modelleri yaklaşımı, erken ilişkisel deneyimlerin benlik ve öteki temsillerine içselleştirilerek daha sonraki sosyal/duygusal gelişimi yapılandırdığını savunur (Eilert ve Buchheim, 2023; Mikulincer, 1995). Yetişkin bağlanma araştırmalarında da bu çalışma modelleri, geçmişteki etkileşimlerin sonraki ilişkilerde beklenti ve benlik örgütlenmesini nasıl etkilediğini açıklamak üzere temel alınır (Eilert ve Buchheim, 2023; Mikulincer, 1995). Böylece psikolojik anlam, “bağlılık” gibi gündelik bir sözcükten farklı olarak, temsiller ve düzenleme süreçleri üzerinden çalışan bir açıklama çerçevesi sunar (Crittenden, 1992; Eilert ve Buchheim, 2023; Mikulincer, 1995).
4.3. Operasyonelleştirme ve Ölçüm: “Hissetmek” mi, Gözlenebilir Örüntü mü?
Gündelik kullanım çoğunlukla öznel beyanlara ve genel izlenimlere dayanır. Bowlby–Ainsworth geleneğinde ise bağlanma, özellikle SSP gibi standart gözlemsel düzenekler aracılığıyla ayrılık ve yeniden birleşme bağlamlarında gözlenen davranış örüntüleri üzerinden sınıflanır (Kennedy ve Kennedy, 2004; Rosmalen ve ark., 2015). SSP’nin kuramla bağlantılı biçimde geliştirilmiş olması, kavramın yalnızca popüler bir ilişki ideali değil, ampirik olarak değerlendirilebilir bir yapı olduğunu gösterir (Bretherton, 1992; Rosmalen ve ark., 2015).
4.4. Duygu ve Düzenleme: Sadece “Sevgi” mi, Duygulanım Spektrumunun Düzenlenmesi mi?
Gündelik söylem bağlanmayı çoğu zaman yalnızca olumlu duygularla (sevgi, sıcaklık) özdeşleştirme eğilimindeyken, Bowlby ve Ainsworth bağlanmanın güçlü duygulanım ve düzenleme boyutunu; öfke, üzüntü, korku gibi geniş bir duygu spektrumunu içerdiğini vurgular (Eilert ve Buchheim, 2023). Crittenden’in çerçevesi de bağlanma örüntülerini, duygu düzenleme ve bellek/temsil sistemleriyle ilişkili gelişimsel süreçler bağlamında ele alarak bu düzenleme odağını güçlendirir (Crittenden, 1992). Bu nedenle psikolojik anlam, bağlanmayı yalnız “yakınlık hissi” olarak değil, duygusal iletişim ve düzenleme süreçlerinin örgütlenmesi olarak konumlandırır (Crittenden, 1992; Eilert ve Buchheim, 2023).
4.5. Normatif Dil ile Bilimsel Dilin Ayrımı: “Doğru Ebeveynlik” mi, Çok Etmenli Gelişimsel Sonuç mu?
Popüler söylem ve toplum temelli programlar “bağlanma”yı kimi zaman normatif bir ebeveynlik hedefi gibi çerçeveleyebilir (Bonnett ve ark., 2021). Oysa Ainsworth çizgisinde duyarlı bakımın bağlanma güvenliğiyle ilişkili olduğu gösterilmekle birlikte, duyarlılığın tek başına yeterli/tekil belirleyici olmadığı da açık biçimde ifade edilir (Rosenblum ve ark., 2020). Bu, bağlanma olgusunun bilimsel düzlemde tek bir “doğru” ebeveynlik reçetesine indirgenemeyeceğine; çok etmenli gelişimsel süreçler içinde ele alınması gerektiğine işaret eder (Rosenblum ve ark., 2020; Tarabulsy ve Symons, 2016).
5. Kavramsal Netlik İçin Sonuç: Gündelik “Bağ”dan Bowlby–Ainsworth “Bağlanma”sına
Sonuç olarak, gündelik dilde “bağlanma” çoğu zaman genel ilişki yakınlığını, iyi hissetmeyi veya normatif ebeveynlik ideallerini ifade eden geniş bir terim olarak kullanılabilirken; Bowlby ve Ainsworth perspektifinde bağlanma, erken bakım ilişkilerinde temellenen, stres ve ayrılık bağlamlarında etkinleşen, duygulanım düzenleme işlevi taşıyan ve içsel çalışma modelleriyle açıklanan bir sistemdir (Ainsworth ve Bowlby, 1991; Bretherton, 1992; Eilert ve Buchheim, 2023; Mikulincer, 1995). Ainsworth’un duyarlılık kavramı ve Strange Situation Procedure aracılığıyla bağlanma örüntülerinin sınıflanabilir ve ampirik olarak değerlendirilebilir hale gelmesi, bu teknik anlamı gündelik söylemden ayıran en kritik eşiği oluşturur (Kennedy ve Kennedy, 2004; Rosenblum ve ark., 2020; Rosmalen ve ark., 2015). Bu nedenle “bağlanma”yı gündelik dildeki gevşek “yakınlık” etiketinden ayırıp Bowlby–Ainsworth çerçevesinde kullanmak, kavramın işlevsel (düzenleyici), gelişimsel ve ölçülebilir boyutlarını merkeze almayı gerektirir (Bretherton, 1992; Rosmalen ve ark., 2015).
Kaynakça
Ainsworth, M. S. ve Bowlby, J. (1991). An ethological approach to personality development. American Psychologist, 46(4), 333-341. https://doi.org/10.1037/0003-066x.46.4.333
Bonnett, T., McCorquodale, L. ve Schouten, K. (2021). Capturing the voices of mothers: Delivery and content efficacy of a community attachment parenting program. Journal of Community Psychology, 49(7), 2330-2347. https://doi.org/10.1002/jcop.22669
Bretherton, I. (1992). The origins of attachment theory: John Bowlby and Mary Ainsworth. Developmental Psychology, 28(5), 759-775. https://doi.org/10.1037/0012-1649.28.5.759
Crittenden, P. M. (1992). Treatment of anxious attachment in infancy and early childhood. Development and Psychopathology, 4(4), 575-602. https://doi.org/10.1017/s0954579400004880
Eilert, D. ve Buchheim, A. (2023). Attachment-related differences in emotion regulation in adults: A systematic review on attachment representations. Brain Sciences, 13(6), 884. https://doi.org/10.3390/brainsci13060884
Johnson, B. N., Grunewald, N., Pelzel, K. ve Jarvis, E. (2022). Utilizing attachment theory in clinical practice. Journal of Health Service Psychology, 48, 37–45. https://doi.org/10.62414/001c.92212
Kennedy, J. H. ve Kennedy, C. E. (2004). Attachment theory: Implications for school psychology. Psychology in the Schools, 41(2), 247-259. https://doi.org/10.1002/pits.10153
Kors, S., Levenson, B. ve Sacks, J. (2025). Overcoming bias in graduate student perceptions of psychodynamic therapy. Psychoanalytic Psychology. https://doi.org/10.1037/pap0000565
Mikulincer, M. (1995). Attachment style and the mental representation of the self. Journal of Personality and Social Psychology, 69(6), 1203-1215. https://doi.org/10.1037/0022-3514.69.6.1203
Rosenblum, K. L., Muzik, M., Jester, J. M., Huth‐Bocks, A., Erickson, N., Ludtke, M., Weatherston, D. ve Waddell, R. M. (2020). Community‐delivered infant‐parent psychotherapy improves maternal sensitive caregiving: Evaluation of the Michigan model of infant mental health home visiting. Infant Mental Health Journal, 41(2), 178-190. https://doi.org/10.1002/imhj.21840
Rosmalen, L., van der Veer, R. ve van der Horst, F. C. (2015). Ainsworth's strange situation procedure: The origin of an instrument. Journal of the History of the Behavioral Sciences, 51(3), 261-284. https://doi.org/10.1002/jhbs.21729
Steele, H. (2015). Bowlby, John (1907–90). International Encyclopedia of the Social & Behavioral Sciences (2. baskı) içinde (cilt 2, ss. 799-803). Elsevier. https://doi.org/10.1002/9781118625392.wbecp269
Tarabulsy, G. M. ve Symons, D. K. (2016). Attachment theory and developmental psychology: Canadian contributions and introduction to the special issue. Canadian Journal of Behavioural Science, 48(1), 1-8. https://doi.org/10.1037/cbs0000048

