PsikoStudio Logo

PSIKOSTUDIO

BAĞLANMA KURAMI VE ŞEMA TERAPİ STÜDYOSU

Şema Terapi ile Klasik Terapi Ekollerinin Karşılaştırması

1. Giriş: Şema terapi bağlamında “klasik ekoller” neden karşılaştırılır?

Psikoterapi alanı, tarihsel olarak farklı “okullar/ekoller” (psikanalitik/psikodinamik; davranışçı; bilişsel-davranışçı; hümanistik-varoluşçu; yaşantısal/gestalt; bütünleştirici-eklektik vb.) etrafında gelişmiş; yeni yaklaşımlar çoğu zaman önceki yaklaşımların kavramsal ve teknik mirasını dönüştürerek ortaya çıkmıştır (Hoyt & Ordover, 1988; Someah ve ark., 2017). Bu çoğulluğun doğal sonucu olarak alanda bir yandan kuramsal sınırlar çizme eğilimi, diğer yandan eklektik/bütünleştirici biçimde farklı kuramlardan öğeler devşirme eğilimi birlikte görülmüştür (Arundale, 1994). Nitekim psikoterapinin evrimini ele alan tartışmalarda “bütünleşme eksikliği” vurgusu ve farklı geleneklerin (analitik, hümanistik vb.) ayrı akışlar olarak sürmesi, klinik uygulamada birleşik bir çerçeve ihtiyacını görünür kılmıştır (Arundale, 1994; Hoyt & Ordover, 1988).

Şema terapinin kendisini “yenilikçi ve bütüncül” bir terapi olarak konumlandırması ve geleneksel bilişsel-davranışçı kavramları genişletip; bağlanma, Gestalt, nesne ilişkileri, yapılandırmacı ve psikanalitik/psikodinamik kuramlardan öğeleri tek bir çerçevede harmanlaması, bu bütünleşme ihtiyacına verilen açık bir yanıttır (Perissini, 2024). Ayrıca şema terapinin bazı kişilik örüntülerinde (ör., sınırda kişilik bozukluğu bağlamında) kılavuzlarda önerilen yöntemler arasında anılması, “klasik ekollerin güçlü yanlarını koruyup sınırlılıklarını telafi etme” iddiasının klinik önemine işaret eder (Popiel, 2021).

2. Şema terapinin bütünleştirici iddiası: “Hangi boşluğu doldurur?”

Şema terapi, Jeffrey Young tarafından geliştirilen ve klasik bilişsel-davranışçı yaklaşımın kavramsal/teknik kapsamını genişlettiğini açıkça belirten “bütüncül” bir model olarak tarif edilmektedir (Perissini, 2024). Bu genişleme iki düzeyde okunabilir: (i) kuramsal eklektizm/bütünleşme (CBT + bağlanma + Gestalt + nesne ilişkileri + yapılandırmacı + psikanalitik öğeler), (ii) klinik hedefin yalnızca belirti düzeyinde kalmayıp “semptomların ötesine geçen daha derin” bir çalışmayı amaçlaması (Perissini, 2024). Bu tarif, alandaki bütünleşme eksikliği vurgusuyla da uyumludur: psikoterapi tarihinde farklı akımların ortak bir entegrasyon zemini oluşturmakta zorlandığı ve bunun tartışma konusu olduğu aktarılmaktadır (Arundale, 1994; Hoyt & Ordover, 1988).

Şema terapinin “neden gerekli olduğu” sorusu, pratikte özellikle kronik, kişilik yapılanmasıyla ilişkili ve tedaviye bağlılığın kırılgan olabildiği klinik alanlarda daha görünür hale gelir. Örneğin sınırda kişilik bozukluğunda çeşitli psikoterapi yöntemleri arasında şema terapinin de (bilişsel-davranışçı yaklaşım ailesi içinde) kılavuzlarda önerilen yöntemler arasında ele alınması, şema terapinin bu tür zorlu klinik tablolarda konumlandığını gösterir (Popiel, 2021). Benzer biçimde narsisistik kişilik örüntülerinde “Schema-Focused Therapy” ve diyalektik davranış terapisi gibi yaklaşımların öne çıktığı; buna karşın narsisistik hastalarda tanıyı kabul güçlüğü, empati yoksunluğu ve motivasyonun sıklıkla dışsal krizlerle tetiklenmesi gibi nedenlerle tedaviye bağlılığın kırılgan olabildiği vurgulanmıştır (Oliveira ve ark., 2024). Bu tür zorlukların altını çizen klinik gözlemler, “yalnızca semptom azaltımı” ile sınırlı kalmayan, daha bütüncül ve derinlemesine bir çerçevenin niçin arandığını açıklamaya yardımcı olur (Oliveira ve ark., 2024).

3. Klasik ekollerin karşılaştırılması (şema terapi açısından)

Aşağıdaki değerlendirmelerde “iyi yaptığı” ve “zorlandığı” noktalar, her ekolün literatürde vurgulanan temel odağı ve uygulama biçimi üzerinden; ayrıca şema terapinin özellikle hangi boyutları bütünleştirdiği bilgisi üzerinden tartışılmaktadır (Perissini, 2024; Someah ve ark., 2017).

3.1. Psikanalitik/psikodinamik ekoller

Neyi iyi yapar? (Şema terapi açısından güçlü yanlar): Psikanalitik ve psikodinamik terapiler, terapötik süreçte bilinçdışı süreçlerin önemini özellikle vurgulayan yaklaşımlar olarak konumlandırılır (Peräkylä ve ark., 2008; Someah ve ark., 2017). Klinik süreçte “yorumlama”nın analitik terapideki merkezi tekniklerden biri olduğu; Jungiyen analizde de yorumlamaya ilişkin tekniğin kapsamlı biçimde işlendiği ve Freudiyen teknik geleneğiyle temas ederek ele alındığı belirtilmektedir (White, 2021). Ayrıca psikanalitik ilişkide tıkanmaların (impasse) bazen danışanın deneyimine “öznel anlamlı ve duygulanımsal olarak canlı” biçimde katılamamasından kaynaklanabileceği; bu durumlarda terapötik görevin, danışanın olaylarla daha kişisel ve duygulanımsal temas kurmasına yardım etmek olduğu ifade edilmiştir (Newirth, 2000). Bu vurgu, psikanalitik geleneğin yalnızca “içgörü/yorum” değil, aynı zamanda deneyimin duygulanımsal canlılığı ve terapötik ilişki içinde çalışılması gibi unsurları da gündeme getirdiğini gösterir (Newirth, 2000).

Nerede zorlanır? (Şema terapi açısından sınırlılıklar): Bu literatür, psikanalitik ilişkide “tıkanmaların” klinik olarak önemli bir sorun alanı olabildiğini açık biçimde tartışır; tıkanmaların danışanın yaşantıya katılamamasıyla ilişkili olabileceği belirtilir (Newirth, 2000). Şema terapi açısından okunduğunda bu, yalnızca yorumlayıcı/analitik ilerlemenin her vakada akışkan olmadığına ve bazı durumlarda daha “yaşantısal/duygulanımsal katılımı” artıracak teknik gereksinimlere işaret eder (Newirth, 2000; Perissini, 2024). Ayrıca psikoterapi alanında ekoller arası “entegrasyon eksikliği” vurgusu ve kuramsal sınırların sertleşmesi eğilimi, psikanalitik gelenek dâhil olmak üzere tek bir ekolün tüm klinik ihtiyaçlara yanıt verme iddiasını pratikte zorlaştıran daha geniş bir bağlam sunar (Arundale, 1994; Hoyt & Ordover, 1988).

Şema terapi bu ekolden ne alır ve neden?: Şema terapinin psikanalitik/psikodinamik ve nesne ilişkileri gibi geleneklerden öğeler içerecek biçimde tasarlanması, derin örüntüleri (kişilik temelli, ilişkisel ve duygusal katmanları) ele alma iddiasıyla uyumludur (Perissini, 2024). Bu, psikanalitik geleneğin bilinçdışı ve ilişki temelli çalışmasının güçlü yanlarını, daha bütüncül bir çatı altında kullanma motivasyonu olarak okunabilir (Perissini, 2024; Peräkylä ve ark., 2008).

3.2. Davranışçı ekol ve davranış terapileri

Neyi iyi yapar?: Psikoterapi okullarının sınıflandırılmasında davranışçı yaklaşımlar, psikanalitik ve hümanistik yaklaşımlardan ayrı bir ana damar olarak ele alınır; alanın tarihsel gelişiminde güçlü bir yer tuttuğu kabul edilir (Hoyt & Ordover, 1988; Someah ve ark., 2017). Davranış terapisi geleneğinin “üç dalga” biçiminde tarihsel bir evrim içinde (davranış terapisi → bilişsel davranışçı ve rasyonel-duygucu davranışçı terapiler → kabul ve kararlılık terapisi ve diyalektik davranış terapileri) ele alınabildiği aktarılır (McVeigh, 2022). Bu çerçeve, davranışçı geleneğin yöntemsel çeşitlenme ve klinik uygulama alanını genişletme kapasitesine işaret eder (Hoyt & Ordover, 1988; McVeigh, 2022).

Nerede zorlanır?: Eldeki referanslar davranışçı ekolün sınırlılıklarını doğrudan ve ayrıntılı biçimde listelememektedir. Ancak alanın tarihsel olarak “dalga”lar halinde dönüşmesi ve daha sonraki yaklaşımların (ör., bilişsel-davranışçı; kabul temelli; DBT) ortaya çıkması, salt davranışçı çerçevenin klinik ihtiyaçları tek başına karşılamada yetersiz kalabildiği yönünde dolaylı bir bağlam sunar (McVeigh, 2022; Someah ve ark., 2017). Ayrıca bütünleşme eksikliği vurgusu, tek-damarlı yaklaşımların her klinik problem için yeterli bir çatı sunamadığı yönündeki daha genel tartışmayla uyumludur (Arundale, 1994; Hoyt & Ordover, 1988).

Şema terapi bu ekolden ne alır ve neden?: Şema terapi, bilişsel-davranışçı yaklaşımı genişleten bir model olarak tanımlandığı için, davranışçı geleneğin CBT üzerinden taşınan teknik akıl yürütme ve değişim mantığına eklemlenir (McVeigh, 2022; Perissini, 2024). Bu eklemlenme, davranışçı/CBT hattının yapılandırılmış değişim hedefleriyle, daha “derin” katmanlara uzanma iddiasının bir arada tutulmasına imkân verir (McVeigh, 2022; Perissini, 2024).

3.3. Bilişsel-davranışçı terapi (BDT/CBT)

Neyi iyi yapar?: CBT, düşünmenin duygusal ve davranışsal tepkilerin “asıl belirleyeni” olduğu temel ilkeye dayanan çeşitli psikoterapötik yaklaşımları kapsar (González-Prendes ve ark., 2012). Tarihsel etkilenim çizgisi, klasik ve edimsel koşullanma (Watson; Skinner) gibi davranışçı temeller; sosyal öğrenme/sosyal-bilişsel kuram (Bandura) gibi öğrenme mekanizmaları ve kişisel yapılandırmalar yaklaşımı gibi daha bilişsel yönelimler olarak belirtilir (González-Prendes ve ark., 2012). Ayrıca bilişsel terapinin köken anlatısında Beck’in psikanalitik fikirlerin bazılarını deneysel olarak sınaması ve kendi okulunun “deneysel ethos”u psikoterapi araştırmasının geniş ölçekli randomize çalışmalarına kadar taşıması, CBT’nin ampirik/deneysel yönelimle özdeşleştirilen bir yönünü vurgular (Rosner, 2012). Bu çerçevede CBT’nin güçlü yanı, düşünce-duygu-davranış ilişkisini hedefleyen açık bir değişim mantığı sunması ve araştırma etiğiyle güçlü bir bağ kurması olarak temellendirilebilir (González-Prendes ve ark., 2012; Rosner, 2012).

Nerede zorlanır? (Şema terapiye giden motivasyon): Şema terapi literatürde, “geleneksel CBT kavramlarını ve tedavilerini genişleten” bir yaklaşım olarak tanımlandığından, CBT’nin klasik çerçevesinin bazı klinik ihtiyaçlar için genişletilmeye ihtiyaç duyduğu varsayımını içerir (Perissini, 2024). Şema terapinin özellikle “semptomların ötesine geçen daha derin bir yaklaşım” vaat etmesi, yalnızca belirti düzeyinde odaklanan veya daha yüzeysel kalabilen müdahale mantıklarının bazı vakalarda yeterli görülmediğine işaret eden bir gerekçelendirme sağlar (Perissini, 2024). Bu gerekçelendirme, kişilik örüntüleri gibi kronik ve karmaşık klinik durumlarda şema terapinin kılavuzlarda önerilen yöntemler arasında sayılmasıyla da uyumludur (Perissini, 2024; Popiel, 2021).

Şema terapi CBT’den ne alır, neyi dönüştürür?: Şema terapinin bilişsel-davranışçı kavramları “genişleten” bir terapi olduğu açıkça belirtildiği gibi; aynı zamanda bağlanma, Gestalt, nesne ilişkileri, yapılandırmacı ve psikanalitik kuram öğelerini de tek bir çerçevede birleştirdiği vurgulanır (Perissini, 2024). Böylece CBT’nin düşünce-merkezli değişim mantığı korunurken, klinik kavramsallaştırmanın ilişki/duygu/derin örüntü katmanlarına genişletilmesi hedeflenir (González-Prendes ve ark., 2012; Perissini, 2024).

3.4. Hümanistik–varoluşçu yaklaşımlar

Neyi iyi yapar?: Psikoterapi okulları sınıflamasında hümanistik/varoluşçu yaklaşımlar temel ekoller arasında sayılır ve psikoterapinin evrimindeki ana akışlardan biri olarak anılır (Hoyt & Ordover, 1988; Someah ve ark., 2017). Hümanistik geleneğin “içselleştirilmesi” ve bunun psikoterapi tarihindeki dönüşümlerle ilişkisi ayrıca tartışılmıştır (McVeigh, 2022). Kanıt temelli uygulama perspektifinden varoluşçu–hümanistik (EH) terapiye yaklaşımda ise katı bir “manualize modalite” odağı yerine terapistin temel yeterlikleri, uyarlanabilirlik ve danışan ihtiyaçlarına göre esneklik vurgulanır; manualizasyona katı bağlılığın danışanı nesneleştirip insanileştirmeyi azalttığına dair eleştirel bir çerçeve aktarılır (Hoffman, 2025). Bu vurgu, hümanistik–varoluşçu ekollerin güçlü yanını “danışan-merkezlilik” ve süreçte esneklik olarak konumlandırır (Hoffman, 2025).

Nerede zorlanır?: Eldeki kaynaklar hümanistik/varoluşçu ekollerin sınırlılıklarını doğrudan “etkisizdir” gibi bir yargıyla vermekten ziyade, kanıt temelli çerçevede tanım ve uzlaşı eksikliği gibi meta-düzey sorunlara işaret eder; EH kanıt temelli paradigma tartışmasında tanım üzerinde uzlaşı eksikliğinin sürdüğü belirtilir (Hoffman, 2025). Ayrıca psikoterapinin genel tarihinde bütünleşme eksikliği vurgusu, hümanistik akışın diğer ekollerle ortak bir çerçevede buluşmasının her zaman kolay olmadığını ima eder (Arundale, 1994; Hoyt & Ordover, 1988).

Şema terapi bu ekolden ne alır ve neden?: Şema terapinin “bütüncül” iddiası ve semptom ötesine uzanan derin yaklaşım vurgusu, hümanistik geleneğin danışanın yaşantısal dünyasına ve öznel ihtiyaçlarına duyarlı bir terapi yönelimiyle uyumlu bir motivasyon taşır (Hoffman, 2025; Perissini, 2024). Ancak şema terapi bunu, eklektik/bütünleştirici bir çerçevede çoklu kuramsal öğeleri bir araya getirerek yapar; bu yaklaşım, alandaki bütünleşme ihtiyacıyla uyumlu bir strateji olarak okunabilir (Arundale, 1994; Hoyt & Ordover, 1988; Perissini, 2024).

3.5. Yaşantısal / Gestalt ve duygu odaklı çizgiler

Neyi iyi yapar?: Psikoterapi alanında Gestalt terapinin, hümanistik çizgi içinde önemli ekollerden biri olarak çağdaş psikoterapi yaklaşımları arasında yer aldığı; ders kitaplarında tarihçe-kuram-uygulama boyutlarıyla ele alındığı belirtilir (Day, 2015; Hoyt & Ordover, 1988). Yaşantısal terapiler bağlamında, eğitim ve uygulamada “manuelizasyon” ve “uyum (adherence) ölçümü” tartışmalarının yapıldığı; bağlama duyarlı ve süreç tanısal (process diagnostic) manuel yaklaşımlarının, terapistin neyi ne zaman ve hangi sırayla yapacağını belirleyebildiği vurgulanır (Greenberg & Goldman, 1988). Bu, yaşantısal yaklaşımın “süreç” ve “an” içindeki müdahale zamanlamasına duyarlı teknikleştirilebilir bir klinik bilgi üretebildiğini gösterir (Greenberg & Goldman, 1988). Duygu odaklı terapinin (emotion-focused therapy) tarihçe ve genel görünümünün ayrıca ele alınması, bu çizginin psikoterapi tarihinde belirgin bir yöntem ailesi olarak kurumsallaştığına işaret eder (Day, 2015; Goldman, 2019).

Nerede zorlanır?: Eldeki referanslar Gestalt/yaşantısal yaklaşımların sınırlılıklarını doğrudan “şu nedenle yetersiz” diye ayrıntılandırmamaktadır. Ancak psikoterapi alanının genelinde entegrasyon eksikliği ve farklı akımların ayrı akışlar halinde seyretmesi, yaşantısal ekollerin de diğer ekollerle ortak bir çerçevede sistematik biçimde birleştirilmesinin tarihsel olarak sorunlu bir alan olduğuna işaret eder (Arundale, 1994; Hoyt & Ordover, 1988). Ayrıca manualizasyon tartışmasının kendisi, yaşantısal ekollerde tekniklerin standartlaştırılması/ölçülmesi ihtiyacının gündemde olduğuna (dolayısıyla klasik biçimleriyle standardizasyon baskısıyla gerilim yaşayabileceğine) dair dolaylı bir gösterge olarak okunabilir (Greenberg & Goldman, 1988; Hoffman, 2025).

Şema terapi bu ekolden ne alır ve neden?: Şema terapi, bütünleştirici yapısı içinde Gestalt öğelerini açıkça içerdiğini belirtir (Perissini, 2024). Bu, şema terapinin yalnızca bilişsel yeniden yapılandırma çizgisine değil, aynı zamanda yaşantısal/duygusal süreçleri hedefleyen bir müdahale repertuvarına yönelme gerekçesiyle tutarlıdır (Greenberg & Goldman, 1988; Perissini, 2024). Böylece şema terapi, CBT’nin yapılandırılmış değişim mantığını korurken; yaşantısal ve duygulanımsal çalışmayı da tek bir klinik çerçevede birleştirme hedefi güder (González-Prendes ve ark., 2012; Greenberg & Goldman, 1988; Perissini, 2024).

3.6. Jungiyen/analitik psikoloji çizgisi (klasik analitik ekoller içinde bir örnek)

Neyi iyi yapar?: Jungiyen analizde “yorumlama”nın analitik süreçteki özgül yerini kapsamlı biçimde ele alan çalışmaların, klinik teknik düzeyinde bir kilometre taşı olarak değerlendirildiği; ayrıca Freudiyen teknik geleneğinin en iyi örneklerini Jungiyen odak korunarak entegre edebildiği belirtilmiştir (White, 2021). Sanat terapisi bağlamında da psikanalitik sanat terapisi hedeflerinin Freudiyen ve Jungiyen perspektiflerden yürütülebildiği; Freudiyen etkide bilinçdışı içeriklerin sanatsal araçlarla somutlanması, Jungiyen varyantta ise arketipsel imgelemle diyalog kurma ve bireyleşmeye (individuation) yönelim gibi temalar vurgulanır (Orive, 2022). Bu literatür, analitik çizginin simgesel/yorumlayıcı ve derinlik psikolojisi odaklı klinik dilleri geliştirmedeki gücünü örnekler (Orive, 2022; White, 2021).

Nerede zorlanır?: Bu kaynaklar Jungiyen yaklaşımın sınırlılıklarını doğrudan listelememektedir; ancak psikoterapi alanındaki genel “okullar arası ayrışma vs. eklektik bütünleşme” gerilimi, analitik geleneklerin de daha geniş bir bütünleşme sorunundan bağımsız olmadığını düşündürür (Arundale, 1994; Hoyt & Ordover, 1988). Şema terapi açısından bakıldığında, “tek gelenek içinde kalma” yerine farklı kuramlardan öğeleri tek bir şemsiye altında toplama hedefi, bu bütünleşme ihtiyacına karşı geliştirilmiş bir strateji olarak tanımlanmıştır (Hoyt & Ordover, 1988; Perissini, 2024).

Şema terapi bu ekolden ne alır ve neden?: Şema terapinin çerçevesinin psikanalitik/psikodinamik öğeleri içerdiği açıkça belirtilmiştir (Perissini, 2024). Jungiyen çizgi, burada özellikle analitik teknik (yorumlama) ve simgesel/derinlik odaklı çalışma mirasının, daha bütüncül bir model içinde “öğe” olarak yer alabilmesi bağlamında önem taşır (Perissini, 2024; White, 2021).

4. Neden “şema terapiye ihtiyaç duyulduğu”na ilişkin sentez

4.1. Alan düzeyindeki gerekçe: parçalı ekoller ve bütünleşme ihtiyacı 

Psikoterapinin evrimine ilişkin tartışmalarda alanda bütünleşme eksikliği vurgulanmış; farklı akımların (analitik, hümanistik vb.) ayrı akışlar halinde geliştiği ve bunun pratikte entegrasyon sorunları doğurduğu belirtilmiştir (Hoyt & Ordover, 1988). Aynı zamanda post-modern kültürel bağlamda bir yandan geleneksel kuramlara sınır çizme, diğer yandan çoklu kuramlardan eklektik biçimde yararlanma eğiliminin eşzamanlı yürüdüğü aktarılmıştır (Arundale, 1994). Şema terapinin açık biçimde “birleştirici” (CBT + bağlanma + Gestalt + nesne ilişkileri + yapılandırmacı + psikanalitik) bir çerçeve olarak tanımlanması, bu alan-düzeyi parçalanmışlığa karşı sistematik bir bütünleştirme girişimi olarak yorumlanabilir (Hoyt & Ordover, 1988; Perissini, 2024).

4.2. Klinik düzeyde gerekçe: karmaşık kişilik örüntüleri ve “semptom ötesi” ihtiyaç 

Şema terapi, “semptomların ötesine geçen” daha derin bir yaklaşım sunduğunu iddia eder; bu vurgu, özellikle kronik ve kişilik yapılanmasıyla ilişkili sorunlarda klinik ihtiyaçlarla örtüşür (Perissini, 2024). Nitekim sınırda kişilik bozukluğu için psikoterapinin önerildiği; yöntem ve ilkelerin belirlenmesinin önemli olduğu; şema terapinin (CBT ailesi içinde) önerilen yöntemlerden biri olarak ele alındığı belirtilmiştir (Popiel, 2021). Narsisistik kişilik örüntülerinde de Schema-Focused Therapy’nin öne çıkan yaklaşımlar arasında anıldığı; ancak bu hasta grubunda tanıyı kabul güçlüğü, empati yoksunluğu ve değişim motivasyonunun sıklıkla dışsal krizlerle gelmesi nedeniyle bağlılığın kırılgan olabildiği vurgulanmıştır (Oliveira ve ark., 2024). Bu bulgular, bazı danışan gruplarında salt teknik/semptom odaklı değişimin yeterli olmayabileceği; daha bütüncül ve derinlik içeren bir çerçeveye klinik gerekçe oluştuğu yönündeki şema terapi mantığıyla tutarlıdır (Oliveira ve ark., 2024; Perissini, 2024).

5. Özet karşılaştırma (şema terapi açısından)

·        Psikanalitik/Psikodinamik:

o   İyi Yaptığı: Bilinçdışı süreçlere vurgu; yorumlama tekniği; terapötik ilişkide duygulanımsal katılım (Newirth, 2000; Peräkylä ve ark., 2008; White, 2021).

o   Zorlandığı: Terapötik tıkanmaların klinik sorun oluşturabilmesi; entegrasyon güçlüğü (Arundale, 1994; Hoyt & Ordover, 1988; Newirth, 2000).

o   Şema Terapi: Psikanalitik/nesne ilişkileri öğelerini CBT çatısında bütünleştirerek “derin” çalışmayı yapılandırır (Perissini, 2024).

·        Davranışçı:

o   İyi Yaptığı: Tarihsel ana akım; dalgalar halinde evrim ve genişleme (McVeigh, 2022; Someah ve ark., 2017).

o   Zorlandığı: Dalga dönüşümleri, daha geniş çerçevelere ihtiyaç olduğunu ima eder; entegrasyon sorunu (Hoyt & Ordover, 1988; McVeigh, 2022).

o   Şema Terapi: CBT’yi genişleten bütüncül çerçeve içinde davranışçı mirası dolaylı taşır (McVeigh, 2022; Perissini, 2024).

·        CBT:

o   İyi Yaptığı: Düşüncenin duygu/davranış belirleyiciliği; güçlü deneysel ethos (González-Prendes ve ark., 2012; Rosner, 2012).

o   Zorlandığı: Kişilik örüntülerinde daha derin yaklaşım ihtiyacı; “Geleneksel CBT”nin genişletilmesi ihtiyacı (Perissini, 2024; Popiel, 2021).

o   Şema Terapi: CBT’yi genişletip ilişki/duygu/derin örüntü öğelerini entegre eder (Perissini, 2024).

·        Hümanistik–Varoluşçu:

o   İyi Yaptığı: Danışan-merkezlilik; esneklik; katı manualizasyona eleştiri (Hoffman, 2025; Hoyt & Ordover, 1988; Someah ve ark., 2017).

o   Zorlandığı: Kanıt temelli çerçevede tanım/uzlaşı eksikliği (Arundale, 1994; Hoffman, 2025; Hoyt & Ordover, 1988).

o   Şema Terapi: Bütüncül çerçevede danışan ihtiyaçlarına dönük daha geniş klinik kavramsallaştırma (Hoffman, 2025; Perissini, 2024).

·        Yaşantısal/Gestalt:

o   İyi Yaptığı: Süreç-duyarlı teknik; duygusal deneyim odaklılık (Day, 2015; Goldman, 2019; Greenberg & Goldman, 1988).

o   Zorlandığı: Standardizasyon-manuelizasyon gerilimi; entegrasyon güçlüğü (Greenberg & Goldman, 1988; Hoffman, 2025; Hoyt & Ordover, 1988).

o   Şema Terapi: Gestalt öğelerini bütünleştirerek CBT çerçevesine yaşantısal/duygusal boyut ekler (Greenberg & Goldman, 1988; Perissini, 2024).

Sonuç

Klasik psikoterapi ekolleri, psikoterapi alanında farklı “temel sorun tanımları” ve farklı “değişim mekanizmaları” etrafında kurumsallaşmış; bu çoğulluk tarihsel olarak hem zenginlik hem de entegrasyon güçlüğü üretmiştir (Arundale, 1994; Hoyt & Ordover, 1988; Someah ve ark., 2017). Psikanalitik gelenek bilinçdışı ve yorumlama/ilişki süreçlerindeki derin çalışmayı güçlü biçimde vurgularken (Peräkylä ve ark., 2008; White, 2021), davranışçı ve CBT çizgisi yapılandırılmış değişim mantığı ve deneysel ethos ile öne çıkmış; düşüncenin duygu ve davranış üzerindeki belirleyiciliği gibi ilkeleri merkeze almıştır (González-Prendes ve ark., 2012; Rosner, 2012). Hümanistik–varoluşçu ve yaşantısal çizgiler ise danışan-merkezlilik, esneklik ve süreç duyarlılığı gibi temaları kuvvetle taşımış; manualizasyonun insanileştirmeyi zedeleyebileceği eleştirilerini gündeme getirmiştir (Greenberg & Goldman, 1988; Hoffman, 2025; Hoyt & Ordover, 1988).

Şema terapiye duyulan ihtiyaç, bu parçalı güçlü yanları tek bir klinik çerçevede birleştirme (CBT’yi genişletip bağlanma–Gestalt–nesne ilişkileri–psikanalitik öğeleri entegre etme) ve özellikle semptom ötesi, daha derin bir çalışmayı hedefleme iddiasıyla gerekçelendirilir (Arundale, 1994; Hoyt & Ordover, 1988; Perissini, 2024). Bu gerekçe, ayrıca sınırda kişilik bozukluğu gibi karmaşık tablolarda şema terapinin önerilen yöntemler arasında anılması ve narsisistik örüntülerde değişim motivasyonu/bağlılık güçlükleri gibi klinik zorlukların raporlanmasıyla klinik bir bağlama da oturmaktadır (Oliveira ve ark., 2024; Perissini, 2024; Popiel, 2021).

Kaynakça

Arundale, J. (1994). A dictionary for psychotherapists: Dynamic concepts in psychotherapy by R. D. Chessick. British Journal of Medical Psychology, 67(1), 95–96. https://doi.org/10.1111/j.2044-8341.1994.tb01774.x

Day, E. (2015). Book review for Jon Frew and Michael D. Spiegler contemporary psychotherapies for a diverse world (First revised edition). Psychotherapy and Counselling Journal of Australia, 3(1). https://doi.org/10.59158/001c.71159

Goldman, R. (2019). History and overview of emotion-focused therapy. Emotion-focused therapy (ss. 3–35). https://doi.org/10.1037/0000112-001

González-Prendes, A., Hicks, L., Matthews, T., & Domke, S. (2012). Cognitive-behavioral therapy. Oxford Bibliographies. https://doi.org/10.1093/obo/9780195389678-0149

Greenberg, L., & Goldman, R. (1988). Training in experiential therapy. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 56(5), 696–702. https://doi.org/10.1037/0022-006x.56.5.696

Hoffman, L. (2025). Approaching existential–humanistic psychotherapy from an evidence-based perspective. Evidence-based existential–humanistic psychotherapy (ss. 11–38). https://doi.org/10.1037/0000446-002

Hoyt, M., & Ordover, J. (1988). Review of the evolution of psychotherapy. Psychotherapy, 25(2), 317–318. https://doi.org/10.1037/h0085348

McVeigh, B. (2022). A brief history of the interiorization of psychotherapy. The history of psychology (ss. 63–80). https://doi.org/10.1093/med-psych/9780197647868.003.0005

Newirth, J. (2000). Impasses in the psychoanalytic relationship. Journal of Clinical Psychology, 56(2), 225–231. https://doi.org/10.1002/(sici)1097-4679(200002)56:23.3.co;2-z

Oliveira, H., Amorim, A., Gama, K., Silva, O., D’Almeida, K., Lopes, G., ... & Aurélio, S. (2024). A influência do ambiente familiar na manifestação do transtorno de personalidade narcisista. Brazilian Journal of Implantology and Health Sciences, 6(3), 389–404. https://doi.org/10.36557/2674-8169.2024v6n3p389-404

Orive, M. (2022). Orientaciones teórico-metodológicas en arteterapia aplicadas dentro de la clínica. Revista Perspectivas, 4(1), 17–38. https://doi.org/10.36631/rph.2022.04.02

Perissini, A. (2024). (160) Schema therapy: Novel therapeutic prospects for compulsive sexual behavior disorder. Journal of Sexual Medicine, 21(Supplement_6). https://doi.org/10.1093/jsxmed/qdae161.130

Peräkylä, A., Antaki, C., Vehviläinen, S., & Leudar, I. (2008). Analysing psychotherapy in practice. Conversation analysis and psychotherapy (ss. 5–25). https://doi.org/10.1017/cbo9780511490002.002

Popiel, A. (2021). Borderline personality disorder – current psychotherapy guidelines. Psychiatria i Psychologia Kliniczna, 21(1), 36–44. https://doi.org/10.15557/pipk.2021.0004

Rosner, R. (2012). Aaron T. Beck's drawings and the psychoanalytic origin story of cognitive therapy. History of Psychology, 15(1), 1–18. https://doi.org/10.1037/a0023892

Someah, K., Edwards, C., & Beutler, L. (2017). Schools and approaches to psychotherapy. Oxford Research Encyclopedia of Psychology. https://doi.org/10.1093/acrefore/9780190236557.013.69

White, J. (2021). [Review of the book Interpretation in Jungian analysis: Art and technique, by M. Winborn]. Journal of Analytical Psychology, 66(1), 158–161. https://doi.org/10.1111/1468-5922.12648

Sozluk